25 Temmuz 2011 Pazartesi

Ben Tanrıyı Seviyorum

Ben denizi hiç görmedim. Bizim sınıfta bir çocuk var, adı Ali. O denizi görmüş. Ali diyor ki deniz çok büyükmüş, suyunu insanlar içip bitirmesin diye gece insanlar kamyonlar dolusu tuz döküyorlarmış. Ona dedim ki neden rengi mavi. Gece bekçileri varmış onlar annemin çiçeklerinin dibine koyduğu çiviti geceleri denize dökermiş o yüzden maviymiş. Suyun renginde olursa içindeki balıkları kuşlar görür hepsini yerlermiş. Ona da babası anlatmış. Doğrudur herhalde. Annem çiviti suyun içinde bekletiyor gerçekten eridiğinde su mavi oluyor, ben de gördüm.

Babam söz verdi, annemle beni de denize götürecek. Bizim de gezecek kadar paramız olduğunda, yüzmeye gideceğiz. Ben yüzme bilmiyorum ama babam bize öğretecek. Kolaymış babam öyle diyor.

Akşama bize köfte pişirecek babam. Sosis alacak bana. Teyzemle eniştem geliyorlar. Teyzem kafeteryada çalışıyor. Bana oradan sos getirecek, onların soslarını çok seviyorum. Bazen hafta sonları beni iş yerine götürüyor. Orada bir sürü akvaryum var. Kimseye söylemedim ama orada bir balığım var benim. Kırmızı bir kılıç balığı, o denizlerde yaşamaz. Süs balığı sadece akvaryumda yaşayabilir. Çok masraflı yoksa ben de isterdim annemden. Balıklar çok pahalıymış teyzemin patronu öyle diyor. Balık beslemek zengin işiymiş. Patronu iyi adam. Balıkları beslememe izin veriyor. Mıknatıslı bir süngeri var, onunla akvaryumun camını temizliyorum. İçinden hava kabarcıkları çıkan kayalar var. Çöp balıkları var içinde hep cama yapışıyorlar sanki, camın üzerine yapışan yosunları yiyorlarmış teyzem öyle diyor. O kadar çok balık var ki onları seyretmek çok zevkli.

Teyzem bazen bize geldiğinde, annemle bir odaya çekilip gizli gizli ağlıyorlar. Anneme yalvarıyor teyzem bana bir çocuk doğur diyor. Annem bunu benden isteme diyor. Benim gibi mutsuz olmasını ister misin çocuğunun. Ben mutsuz etmem abla, yemin ederim diyor boynuna kapanıyor annemin. Çok üzülüyorlar. Teyzemin bebekleri hep karnında ölüyormuş.

Babam evlat edinsinler diyor. Kızıyor annemi üzdüğü için. Benim dualarımda kabul olmuyor. Artık ben de yoruldum dua etmekten.

Annem doğduğunda, anne babası çok fakirmiş. Dedem şehre gidip para kazanmak istiyormuş. Büyük halaya bırakmışlar annemi. Onun parası çokmuş ama çocuğu yokmuş. Annemi o büyütmüş. Ama çocukları sevmezmiş. Kocası annemi çok sevmiş. Her sabah onu okula hazırlarmış. En sevdiği elmayı koyarmış çantasına. Yolda konuşurlarmış. Onun bütün sorularına kızmadan cevap verirmiş enişte babası ama hala onu hep azarlarmış. Çok konuşuyor diye kızarmış. Saçlarını bir kere taramamış. Zaten hep kısacık kestirmişler. Bit olur dermiş, uğraşamam ben dermiş büyük hala. Annem üzülürmüş ama korkarmış ağlamaya. Hep kendini suçlu hissedermiş. Neden sevmediğini anlayamazmış kendisini. Babasına sorarmış. Mutsuz annen dermiş. Ama neden olduğunu sorduğunda babası cevap vermezmiş. O da ikisi yüzünden mutsuz olduğunu düşünürmüş. Geceleri ona masal anlatırmış babası. Büyük hala kızarmış kocaman kız oldu bırak dermiş. Yatsın uyusun dermiş. Sadece güler aldırmazmış babası, anlatmaya devam edermiş. O öldüğünde çok ağlamış annem, dünya da bir tane kaldığını düşünmüş. Babamı tanıyıncaya kadar, ben doğana kadar bu hissi atamamış içinden.

Büyüyüp genç kız olduğunda kardeşleri ona gerçek annesini anlatmışlar. Biz senin kardeşleriniz demişler. Annesini bir türlü sevememiş. Büyük halanın onu istemediği duygusunu içinden bir türlü atamamış. Hala öldüğünde hafiflediğini hissetmiş. Ama yine de üzülmüş. Soru soramadığı için hep boğazında bir yumruk varmış. Bir babasını sevmiş bizden önce.

Annem babasının masallarını bana anlatıyor geceleri, ona gökyüzünün neden gündüzleri mavi olduğunu sordum. Senin gibi denizi hiç görmemiş çocuklar, gökyüzüne bakıp hayal kursunlar diye Tanrı maviye boyamış.

Ben annemden sonra en çok tanrıyı seviyorum. Keşki dualarımı duysa teyzemin karnındaki çocuklar da ölmese.

Zuhal Özden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder