24 Ekim 2011 Pazartesi

Deli Saçması

Arkadaşımla kavga ederken ona tehditler savurmuştum, daha küçük olduğum zamanlardı, öfkem aklımı yönetirdi, her yanımı teslim alırdı. O sakin olabilir demişti, herkesin kumaşı farklı. Birden sönüvermiştim, kumaşım büzüşmüştü.
Azıcıkta olsa kontrol etmeyi öğrendim öfkemi, yayıyorum artık zihnimin her bir yanına oradan salıyorum bedenime en yumuşağından, sakince. O zaman aklım serbest kalıyor, yeniden normal insan moduna geçip, kaliteli bir kumaş kıvamına girebiliyorum.
Bugünlerde beni tetikleyen toza bulanmamı, kendimi yerden yere atmama neden olacak o kadar çok şey oluyor ki. Kaçıyorum. Seyretmekten, konuşmaktan, okumaktan, kelimelere dökmekten kaçıyorum.
Dünyanın ateşten bir top olduğu zamana dönüp oradan durduğum yere bakmak ihtiyacı hissediyorum.Bir problemle karşılaştığımda nerede hata yaptığımı bulmak için en başa dönmek, benim düşünme şeklim.
Durduğum yerden geriye gidince nerede bir deformasyon oldu da biz böyle mutasyona uğradık diye düşünmeden edemiyorum.
Tanrının yüzünden belki de. O ayırdı önce bizi kategorilere, bize farklı diller verdi. Renklerimiz farklı oldu. Birimizin burnu uzun, diğerinin yamuk olunca, birimiz geri zekalı, biri ileri zekaya sahip, körü, topalı, kıvırcık saçlısı, rastaya meraklısı.
Zamanla gerilemek yerine akılları geliştikçe gücün, öğrenmenin şehvetine kapıldıkça insan başka bir şeye dönüştürdü kendini. Dünya da insanın yozlaştığı tarih o kadar eski değil aslında. Kötülüğün tohumlarının meyvelerini daha yeni yiyor insanlar.
Hazreti Musa sormuş, Tanrım demiş insanları yaratmadan önce ne yapardın. Sizden önce kaç Adem devri daha geldi ve geçti bilsen.
Biz ne ilkiz ne de son olacağız anlaşılan.
Yazım karışık, aklım da karışık zaten. İnsanlara kızgınım. Hiç ölmeyeceklerini sanan geri zekalı mahluklara kızgınım. Ölümün yanındakine uğrayıp onu fark etmeyeceğini sanan salaklar, yaşadıklarını sananlar. Soyları sopları, var olma nedenleri nedendir bilmem.
Allahtan gelenler elbette sorgulanmaz. Ben bu günlerde onların benim gibi insanların sabrını, insanlığını sorgulamak için konuşan garabetler olduklarını düşünüyorum. Günahım varsa, muhatabım tanrıdır, cevabımı ona veririm.
Bir yazı okudum. Orada yazar “Ben aşk çocuğum” diyordu. Okurken düşündüm acaba annemin rahmine mutlu mu koşmuştum, yoksa ayaklarım geri geri mi gitmişti.
Kimileri nefret, kimileri tecavüz, kimileri farkında olmadan düşüverirler annelerinin rahmine. Ölmelerine yakın sorguları başlar, bu doğanın kanunu, hesaplaşmamız kaybettiklerimiz çoğaldıkça başlar.
Allah akıl fikir versin ne diyim. Akıl var mantık var diye bir ders varmış ben yeni öğrendim. Düşünme şeklini öğretiyormuş insana. Kayıt yaptırın gidin. Olmadı önce böyle bir dersin varlığını sindirin. Bugün başladı.
Zuhal Özden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder