25 Ekim 2011 Salı

Üç Kulhu Bir Elham

Üç Kulhu Bir Elham

Ölümü bir yaz günü tanıdım, küçük bir kızdım. Arkadaşım akşam üzeri çimenleri çıplak ayakla sularken, çimenlere sızan kaçak elektriğe yakalanıp ölmüştü.
Bir umut hastaneye götürmüşlerdi, ölmez sanıyorduk. Şaka gibiydi. Gündüz bize uğramış, kayan bir yıldız gördüğünü, dilek tuttuğunu söylemişti. Bir dileği, rüyasında görmek istediği bir arzusu vardı. Gülmüştük. Merak ediyorduk, söz vermişti dileği gerçek olursa bize de söyleyecekti.
Gece yarısı hastaneden gelen haberi beklerken kapımızın önünde duran arabanın içinden hışımla ortak arkadaşımız inmiş, soran gözlerimize öfkeyle bakmış, dinimize, kitabımıza küfretmişti. Öldüğünü anlamıştık. Onun adına korkmuş ama içimden rahatlamıştım, devam etmesini dilemiştim. Bu haksızlıktı. Öyle aniden haber vermeden ölüm gelmiş bizi bulmuştu. Hepimiz bir tarafa kaçışmıştık. Ağlayanlar, telaşla konuşup ne yapmamız konusunda fikir yürütenler vardı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Birimizin babası, o da sırası geldiğinde öldü –Allah rahmet eylesin- sadece dua edin demişti. Hangi duayı biliyorsanız okuyun. Başka yapacak bir şey yok.
Yollara düşmüş, herkes kendi bildiği şaşkın ağıdını yakarak evlerine gitmiştik.
Annesi tek kızına sarılmış, evinin boş bir odasında sessizce kocaman mavi gözyaşları akıtıyordu. Onun bedeninden yayılan, gözlerinden akan acının karşısında susmaktan başka çare yoktu.
Susmanın ve dua etmenin yerini gördüğüm andı, öğrendim.
Bize dua etmemizi söyleyen yaşlı adam öldüğünde, onun cenazesine katılmış, oğluna acısını paylaştığımı varlığımla göstermek istemiştim. Susmuş, tıpkı babasının dediği gibi dua etmiştim.
Büyümüştük.
Ben hep, başın sağ olsun, Allah geri de kalanlara hayırlı ömür versin, onun ömrünü size bağışlasın gibi sözlerin çok saçma olduğunu düşündüm. İstemem sevdiğimin kalan ömrünü, başkasının da isteyeceğini düşünmem.
Hala büyümeye devam ediyorum. Acının olduğu yerde susmayı, ölümün geldiği yerde dua etmeyi öğrendim.

Zuhal Özden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder